,
Bağlanma, ait olma, her insan canlısı için kaçınılmazdır. Boşanma, varoluşumuz üzerinde derin bir etki bırakır. Öte yandan ilişki gerçekliği boşanma ve ayrılığı da kendi içinde barındırır. İlişkiler başlar ve bir şekilde biter. Bazıları boşanma, bazıları ayrılık, ve bazıları da ölüm nedeniyle biter. Boşanma, kişinin en önemli bağlanma figürünün kaybıdır.
Boşanma deneyimi ilişkiye ilişkin umutların hayallerin ve beklentilerin de yitimidir. Boşanma travmasında üzüntü, yas (matem), ruhsal acı, boşluk hissi kişinin boşanma süreci ve sonrasında yaşadığı duygulardan sadece bazılarıdır. Boşanma ve ayrılıktan sonra eşlerin kayıp ve yas süreci yaşamaları hemen hemen kaçınılmaz olmakla birlikte kişinin sonraki yaşamını düzenleyebilmesi ve hayata başarılı uyumu için sağlıklı bir süreçtir.
Boşanma ve ayrılıkta kişinin bütün evlilik hayaleri yıkılmış; istendik evlilik, aile, sağlıklı ilişki ya da eş inancı sarsılmıştır. Kişi ilişkiye olan bütün duygusal yatırımların boşuna olduğu düşüncesini yaşar. Kayıp duygusu kişide öfke ve üzüntüye neden olur. Boşanma travmasında romantik ilişki ve eş kaybı içiçe geçmiş gibidir. Kişi kendiliğnden bir şey kaybetmenin yitim duygusunu yaşar. Sık sık eşin artık ulaşılamaz olduğunu düşünür. Bu anlarda yoğun bir kaygı ve iç daralması yaşar. Kendini yalnız, boşlukta çaresiz ve keder içinde hisseder.
Boşanma ve ayrılığın ardında gelen yas sürecinin ilk evrelerinde verilen tepkiler ölüm kaybına verilen tepkilerle benzerlik gösterir. Boğazda düğümlenme, iç çekme, uyuşukluk, uykusuzluk, iştah kaybı, hissizleşme... Terkedilme ve ayrılığa verilen ilk tepki kaybedilen kişinin geri gelmesi isteğidir. Gidenin geri gelmesi isteği son bir umuttur.
Boşanma (eşin kaybı); bakım, destek, yakınlık, sosyal statü ve geleceğe ilişkin beklentilerin de kaybedilmesidir. Ayrılık ve boşanmanın ardından verilen ilk tepkiler uyuşukluk, şaşkınlık, iştah kaybı silik algılama gibi akut tepkilerdir. Acının şekli ne olursa olsun boşanma travmasında keşkeler hep vardır. “Keşke başka türlü davransaydım”, “keşke daha hoşgörülü olaydım”,”Keşke o sözleri söylemeseydim”. Bütün bu keşkeler ve pişmanlıkların psikodinamik anlamı kayba bir anlam bulma çabasıdır ve boşanma sürecinin sağlıklı bir aşamasıdır.
Boşanma travmasında kişiler, kayıp ve derin üzüntü yaşar. Boşanma sonrasında kişiler sağlık problemleri, sorumluluklarını yerine getirmede zorluk, depresyon, alkol ya da madde kullanımı, öfke, yalnızlık, ve suçluluk duyguları gibi sorunlar yaşayabilirler.
Hayatımız kayıplarla doludur. Liseden mezun olduğumuz gün lise arkadaşlarımızı kaybetiğimiz gündür, çoculuktan ergenliğe geçtiğimiz gün çocukluğumuzun büyülü hayallerini kaybettiğimiz ve bilemediğimiz bir geleceğe, gençliğe ilk adım attığımız gündür. Her kayıp ve ayrılık insana acı verir. Bütün kayıpların içinde ölüm kaybından sonra boşanma ve ayrılık en en önemli kayıptır. Boşanma travmasında yas tutma boşanmanın kişinin içinde yaptığı değişiliğe psikolojik bir reaksiyondur. Duygusal bağın yitimine verilen psikolojik bir tepkidir. Yaşam duygusal bağlar kurduğumuzda anlam kazanır. Duygusal bağlarımızı kaybettiğimizde boşluğa düşer ve depresif hisisderiz.
Boşanma ve ayrılık travmasında yaşam durmuş ve her şey anlamını yitirmiş gibidir. Oysa duygusal sağlığımız kayıpla karşılaştığımızda ayrılıkları sağlıklı bir şekilde gerçekleştirebilme ve kayıplara uyum sağlayabilmemize bağlıdır. Kayba uyum sağlamanın anlamı kayıptan sonraki değişimi psikolojik büyüme aracı olarak yaşayabilmektir. Kısacası boşanmada yas tutmak sağlıklı bir süreçtir. Kayıbımızın yasını tam olarak tutamadığımızda geçmişin etkisinde kalırız. Boşanma travmasının içine hapsoluruz. Ruhsal enerjimiz bağlanır. Hayatın içinde tam ve kendimiz gibi olamayız.
Her kayıp bir ayrılıktır ve her kayıp bize bir üzüntü yaşatır. Her ayrılık ve kayıp geçmişte yaşadığımız tüm ayrılıkları ve kayıpları yeniden canlandırır. Özellikle çocuklukta kayıplar varsa ayrılık ve boşanmanın acısı dayanılmaz bir hal alır. Kişi inanılmaz bir kaygı yaşar. Nefes alamaz. Acı ona hiç bitmeyecekmis gibi gelir.
Boşanma sonrasında acıyı mantıkla azaltmak ya da mantıkla yatıştırmak mümkün değildir. Yapılması geren kişinin kendini acıya bırakmasıdır. Kayıbın yasını tutmak demek kayıp gerçeği ile yüzleşmek demektir. Gerçegi kabullenmek ise kendiliğinden tedaviseldir. Bu yüzden acının dışa vurulmasında kısıtlama olmamalıdır. Duyguları bastırma, yok sayma ya da gözyaşlarının içeriye akması acıyı yok etmez, aksine kişinin acıya takılıp kalmasına neden olur.
BOŞANMA SONRASI YAS SÜRECİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER NENELERDİR?
Boşanma sonrası yas süreci kişinin boşanmaya hazır olup olmadığına, psikolojik gücüne ve travmaya dayanma kapasitesine ve sosyal destek sisteminin varlığına göre değişir. Kişi terk edilen ya da boşanmak istemeyen taraf ise yas süreci daha ağır geçecek ve daha uzun sürecektir. Kişinin bağımlı olduğu kişiden ayrılması durumunda yas süreci daha zorlu gececek ve daha uzun sürecektir.
Çocukluk kayıpları olan kişiler ayrılık ve boşanmaya çok güçlü reaksiyon verir. Boşanma, kişinin çocukluğunda yaşadığı ebeveyin kaybı, terk edilme, bağlanma yaraları gibi ruhsal yaralarının tekrar açılmasıdır. Yas süreci ise bu yaraların pansuman edilmesi ve iyileşme sürecidir. Yaranın pansumanı ise yas tutmaktır.
Shu. Güldane Kavgacı
Evlilik Ve Aile Danışmanı & Cinsel Terapist
İletişim 05306068904
boşanma aile terapisi, boşanma süreci çift terapisi, boşanma terapisi, boşanma öncesi terapi, boşanma süreci nasıl atlatılır, boşanma terapisi kaç seans sürer, boşanma terapisi nedir, boşanma terapisti, aile danışmanlığı boşanma, boşanma danışmanlığı, boşanma travması nasıl atlatılır, evlilik terapisti boşanma, aldatma acısı ne kadar sürer, aile terapisi evlilik kurtarır mı