,
Çocuk istismarı, çocuğun fiziksel, duygusal, cinsel istismarını ve çocuğun ihmalini de içine alan, toplumun her kesimini etkileyen sosyal bir sorundur.
Çocuğun ebeveynleri, bakıcıları veya diğer yetişkinler tarafından fiziksel veya duygusal olarak sömürülmesi çocuk istismarının en genel tanımıdır.
Çocuk istismarını dört başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar:İhmal, fiziksel istismar, duygusal istismar ve cinsel istismardır.
1-İhmal
En sık rastlanan ve en öldürücü olan istismar türüdür. Çocuğun sığınma ,güvenlik, gözetim ve beslenme ihtiyaçlarının karşılanmamasıdır. İhmal, fiziksel ,eğitimsel veya duygusal olabilir.
Fiziksel İhmal:Tıbbi bakımı reddetme, geciktirme, engelleme, terk, evden atma ya da evden kaçmış çocuğun eve dönmesine izin vermeme yetersiz bakım ve takibi kapsar.
Eğitimsel İhmal:Çocuğun sürekli evden kaçmasına göz yumma, çocuğu zorunlu eğitimden mahrum bırakma ve çocuğun eğitim ve giyim ihtiyaçlarını karşılamamayı kapsar.
Duygusal İhmal:Çocuğun sevgi gereksinimine kayıtsızlık, ihtiyaç duyduğu ruhsal ve sosyal özeni göstermeme, çocuğun evcil hayvanlarına ve ebeveynlerine şiddet kullanımı, çocuğun uyuşturucu ve alkol kullanımına göz yumma gibi ebeveyn ilgisizliğini kapsar.
İstismar ve ihmali birbirinden ayıran en temel nokta istismarın aktif, ihmalin ise pasif bir olgu olmasıdır(Polat , 2001)
2-Fiziksel İstismar
Fiziksel istismar 18 yaş altındaki çocuğun sorumluluğu alan kişiler tarafından fiziksel olarak yaralanması olarak tanımlanır. Fiziksel istismar ve ihmal çocuklarda ve adolesanlarda ciddi toplusal sağlık sorunudur.(Tüzün )
İhmalden sonra en sık görülen çocuk istismarı türüdür. Çocuğun fizik,sel olarak zarar görmesidir. Dayak, itme, yumruklamak ,tırmalamak, tokatlamak, çekiştirmek, boğazımı sıkmak, tekmelememek, dövmek, sarılmak, herhangi bir eşyayı üzerine fırlatmak, terk edilmekle tehdit edilmek, evcil hayvanlarına şiddet uygulamak, annesine babasına yada diğer kardeşlerine şiddet uygulamak fiziksel istismar kapsamına girer. Çocuk disiplini ve cezalandırma yöntemleri bu istismar türünün temelini oluşturur.
Fiziksel istismar zihinlerimizde dayak atma olarak canlanmakla birlikte dayağın yanı sıra alet kullanımı ve çeşitli işkence yöntemlerini de kapsayan ve sonuçları acısından yıkımla giden bir seyir alan istismar türüdür. Örneğin bir danışanım çocukken babasının kendisini ve kardeşini banyoya sokup giysilerini çıkardıktan sonra hortumla soğuk su sıktığını ağlayarak anlatmıştı.
Fiziksel istismar için çeşitli tanımlar bulunmasına karşın hepsinin üzerinde birleştiği nokta çocuğun sağlığını olumsuz etkileyen ve vücutta iz bırakan lezyonların ve yaralanmaların olmasıdır.(Polati2001)
3-Duygusal İstismar
En sık rastlanan üçüncü istismar türüdür. Ebeveyn veya bakıcıların çocukta ciddi duygusal ve davranışsal veya zihinsel problemlere yol açabilecek olan davranışlarını kapsar. Reddetme, sorularına cevap vermeme , çocuğun yaşıtları ve yetişkinlerle ilişkilerini kısıtlama, çocuğu karanlık bir yere hapsetme, aç bırakma , çocuğa model olmamak, duygularını doğrulamamak, şevkat ve sıcaklık göstermemek, aileye ait olduğunu hissettirmemek, kişisel sınırlarını, benliğini , farklılığını ve benzersizliğini kabul etmemek gibi çocuğa ruhsal ve sosyal yönden zarar verecek olumsuz ebeveynlik yaklaşımını içerir.
Çocuğun büyüyebilmesi için ana ve babasının ilgi zaman sevgi, duygusal güven, yönlendirme ve iyi model olmalarına ihtiyacı vardır. Bebeklerin fiziksel okşanmaya ihtiyaçları vardır. Temel güven duygusu ancak bu sayede gelişir. Bebek büyüdükçe duygusal olarak okşanmaya da gereksinim duymaya başlar. İlgi görmek, değer verilmek, büyüme ve başarılarının alkışlanması ödüllendirilmek, duyulmak, sorularının cevaplandırılması, duygularına seslenilmesi buna dahildir. Temel bakımı verenler çocuğun bu ihtiyaçlarını karşılamazlarsa çocuk yaşama tutunabilmek için belirtisel davranışlar göstermek zorunda kalabilir.
Duygusal istismar en genel anlamı ile çocuğun doğal duygularını yok saymak ve bastırılmasına neden olmaktır. Çocuğun duygularının bastırılması demek özündeki yaşam enerjisinin inkar etmek ve yönünü saptırmak demektir. Duygusal istismar çocuğun sosyal ve ruhsal olarak dövülmesi demektir.
Duygusal istismar iki özelliği ile diğer istismar türlerinden ayrılmaktadır.Bunlar;
1-Fiziksel ve cinsel istismarda olduğu gibi somut fiziksel bulguların bulunmayışı.
2-Tek başına bulunabileceği gibi bir çok olguda istismar türleriyle birlikte bulunduğu tesbit edilmiştir. Cinsel yada fiziksel istismara uğramış bir çocuğun bunun uzantısı olarak aynı zamanda duygusal istismara da maruz kaldığı görülmektedir(Polat,2001)
4-Cinsel istismar
Çocuk istismarı türleri içerisinde üzerinde en az konuşulan ve en az araştırılan içerdiği toplumsal etkilere bağlı olarak saptanması en zor olan istismar tipidir. Çeşitli nedenlerle çoğunlukla gizli tutulan cinsel istismar türünün kısa ve uzun dönemli etkileri diğer istismar türlerine göre daha fazladır.
Bağımlı ve gelişimsel olarak olgunlaşmamış çocuk ve adolesanların bilinçli olarak onay vermeye muktedir olmadıkları, bütünüyle algılayamadıkları veya ailevi rollerle ilgili sosyal tabulara ters düşen cinsel aktivitelerde taraf olmaları, cinsel istismardır.(Polat,2001)
Yetişkin doyumu için çocuğun cinsel obje olarak kullanılması cinsel istismar olarak tanımlanmıştır. İnsest çocuğun kan veya kanunla bağlı olduğu aile kişileri tarafından cinsel istismara uğratılması anlamına gelir. Daha çok genital temas olsa da sadece okşamadan ,ırza geçme arasındaki yelpazeyi içerir. Kız çocuklar daha çok eksibizyonizim, sevme,genital temas, masturbasyon, vajinal, anal veya oral coitus kurbanları ,erkekler genellikle erkekler tarafından okşama mastürbasyon ve anal koitus şeklinde istismar edilirler.(Tüzün,2000999)
Değerlendirilmesi tedavisi ve önlenmesi çok dikkatli çalışma ve özenin yanında bu konuda özel olarak eğitilmiş olmayı gerektirir. Çocuğa yönelik cinsel istismar çok eski tarihsel nedenlere bağlı olarak her toplumda varlığını sürdüren hukuksal sosyal psikolojik ve biyolojik yönleri olan ve yıkımla seyreden çok ciddi toplumsal bir sorundur.
NEDENLERİ
Çocuk istismarı multi faktöriyel etkenlerin birbiri ile etkileşimine bağlı olmakla birlikte çocuk istismarını arttıran çocuğu istismara yatkın kılan etmenleri istismarcının kendisine bağlı nedenler ailevi stres etkenleri, çocuğun kendisine bağlı nedenler ,ebeveyn çocuk etkileşimine bağlı nedenler, dini ahlaki ve çocuk disiplini konusundaki inançlar ve toplumsal nedenler olarak sınıflandırmak mümkündür.
İSTİSMARCININ KENDİSİNE İLİŞKİN NEDENLER
İstismarcının kişiliği, mizacı, alkol ve madde kullanımı. Çocuk istismarcıları genellikle çocukken istismar edilmiş çocuklardır. Çocuk istismarcılarının yarısında alkol ve uyuşturucu kullanımı vardır. Çocukluklarında sağlıklı ana baba modeli göremedikleri için çocuklarına ana-babalık etmede diğerlerine göre yetersizdirler.
Özellikle fiziksel istismar suçluları gelişim evreleri açısından geri kalmışlardır. dürtülerini kontrol edemezler. Dürtü kontrol iki yaşlarında kazanıldığından şiddet uygulayan kişinin davranışı üç yaşındaki çocuğun gelişim seviyesine denk düşer. Yalnızlık,kendi hakkında iyi bir görüş sahibi olamama;başkalarının duygularına duyarsızlık;genellikle kendisinin de fiziksel istismar görmüş olması;temel anne ilgi ve sevgisinden yoksunluk; sevgi ve rahatlatılma ihtiyacının karşılanmamış olması;sorunlarını ve etkilerini inkar etme;danışacak kimsesinin olmadığını düşünme;çocuktan gerçekçi olmayan beklentiler;çocuklar beklentileri karşılamayınca bunu itaatsizlik olarak yorumlayıp öfke ile tepki verme fiziksel şiddet kullanan uygulayan kişilerin özelliklerinden bazılarıdır.
Cinsel istismarda bulunanlar çocuklar karşısında tahrik olurlar. Dürtülerini kontrol edemezler. Çocuğun hiçbir hakkı olmadığını kendi içinde kabul ederler. Duygusal açıdan olgunlaşmamışlardır. Yetişkinlerle sağlıklı kişiler arası ilişkiler kurma becerilerinden yoksundurlar. Yetişkinler dünyasında kendilerini, yetersiz ve güvensiz hissettiklerinden kabul edilmek, saygı görmek ve sevilmek için çocuklara yönelirler. Genellikle alkol ve uyuşturucu bağımlılığı öyküleri vardır.Cinsel konularda kendilerini kontrol edemezler. Hemen hemen hepsi seks bağımlısıdır. Bu kişilerin yarısı çocukluğunda cinsel taciz görmüş diğer yarısı da fiziksel taciz görmüş kurbanlardır. Çocuklara cinsel tacizde bulunanların bir kısmında pedofili rahatsızlığı mevcuttur.
Pedofili, erişkin bir kimsenin aynı yada karşı cinsiyetteki çocukları cinsel olarak çekici bulması ve onlara cinsel bir eğilim ve ilgi duyması halidir. Ancak bu durum bu eğilimdeki tüm kişilerin çocuklara karşı Çinsel istismarda bulunacakları anlamında düşünülmemelidir. Pedofili eğilimleri gerçekten de bu kişilerde çocuklara karşı cinsel bir istismara yol açabildiği veya cinsel suç işlemeye neden olabileceği yine bu kişilerde salt bir ilgi olarak ta kalabilir. Çocuk istismarcıları pedofililer gibi çocukları cinsel olarak çekici bulmazlar. Yetişkinlerle ilişkisel sorunları nedeni ile cinsel engellemişlik içinde olan ve bu engellemişliğini çocukla gideren kişilerdir. Çocuğa cinsel tacizde bulunanların psiko seksüel gelişimleri tutuk ve duygusal olarak olgunlaşmamış yetersiz kişiler oldukları ;çocuklarla yönelme nedeni olarak bu kimselerin çocuğun duygusal gelişim düzeyinde bulunmaları düşünce ve tepkilerinin çocukça olması gösterilmektedir. Çocuk cinsel istismarı ile ilgili yaklaşımların bir çoğunda genellikle istismarda bulunan kişilerin kendileri için direnilmesi güç duygusal anlamı olan çocukları seks partneri olarak seçtikleri görüşüne yer verilmektedir. Bu görüş, istismarın kökeninde erişkinin duygusal ihtiyaçları ile çocukların özellikleri arasında bir uyuşmanın bulunduğu anlayışına dayanmaktadır. Bu kimselerin çocuklarla cinsel etkileşimde bulunmaları sahip oldukları düşük benlik değeri ve sosyal yaşamları ile ilgili olumsuzlukları ödünleme çabalarının bir sonucu olarak düşünülebilir. İstismarcıların çocuklarla kurdukları. Cinsel ilişkinin kendilerini güçlü kişiler olarak algılamalarına ve denetimin kendi ellerinde olduğu duygusuna sahip olmalarına katkıda bulunduğu biçiminde değerlendirmeler yapılmaktadır. Bazı araştırmalarda istismarcıların empatiden yoksun kimseler oldukları bulgularına ulaşılmıştır.(Topcu,1997)
Ebeveynlerin zeka kapasiteleri, sağlık sorunları, fiziksel veya ruhsal hastalık, yeti yitimi, yaşı, eğitim durumu, çocuk istismarını etkileyen önemli faktörlerdir.
ÇOCUĞUN KENDİSİNE İLİŞKİN NEDENLER
Genellikle her yaştan çocuk istismarla arşı karşıya olmakla birlikte 14-15 yaşlarından sonra istismarda bir azalma görülür. Çocuğun yaşı ne kadar küçükse istismara uğrama olasılığı ve istismarın çocuk üzerindeki olumsuz etkisi o adar fazladır. Cinsiyet açısından kız çocukları erkek çocuklarından daha fazla istismara uğrarlar.
Çocuğun mizacı, örneğin zor sakinleştirilen, yeme, uyuma, belenme problemi olan çocuklar, engelli çocuklar öğrenme güçlüğü olan çocuklar, akut yada kronik hastalığı olan çocuklar ,düşük kilolu doğan çocuklar diğerlerine göre daha fazla istismara uğrama riski ile karşı karşıyadırlar.
Kötü muameleye uğratan çocukların pek çoğunun fiziksel veya davranışsal sorunları vardır. Pramatüre, kolik, tepkide yavaş, çok ağlayan ,kusan veya isal olan çocuklardır. İkiz doğum , zor doğum, kanama söz konusu olabilir. Bu bebeklerin özel bakıma ihtiyaçları, ebeveynlerinde fazladan yük oluşturur. Yanıt vermeleri yetersiz olduğu ve karşı bağ oluşturamadıkları için annede yetersizlik hissini başlatırlar. istismar riski yüksek anneler, yanıtsızlığa bir başkaldırı olarak direnebilirler. Hasta, özürlü bebek annenin” hatalı” örneği olarak görülebilir ve yetersizlik hissini arttırır. Bebekten uzaklaşılır.(Polat,2001)
Çocuğun emekleme, yürüme, tuvalet terbiyesi, ergenlik krizi gibi psikososyal gelişim evrelerinde istismara uğrama riski artar.
En basit anlatımla çocuğun istismar edilmesi yetişkinin çocuktan güçlü olması zemininde gerçekleşir. Çocuk güçsüzdür. Çocuk kırılgandır. Çocuk içinde bulunduğu gelişimsel özelliklerinden dolayı yetişkinler gibi kendini koruma donanımına sahip değildir. Çocuk yetişkin karşısında hem fiziksel hem ruhsal hemde sosyal yönden güçsüzdür. Küçük yaşlardaki çocukların bilişsel ve dil gelişimleri kendilerine yapılan istismarı dillendirecek kadar gelişmemiştir. Kendilerine yapılan kötü muameleyi anlayacak ve anlamlandıracak hayat tecrübesinden yoksundur. Çocuğun yaşı ne kadar küçükse istismar karşısında o kadar az belirti(septom)gösterir. Ayrıca çocuklar temel ihtiyaçlarının karşılanması açısından ebeveynlerine bağımlıdır. Çocukluğa özgü ruhsal sosyal özellikleri nedeni ile kendilerini dünyanın merkezinde görür. Bunun anlamı:ebeveynleri kötü olamayacağına göre çocuk ben kötü olmalıyım diye düşünür. Kısacası istismar karşısında çoğu küçük çocuk kendisini suçlu hisseder.Daha büyük çocuklar istismarı dilendirdiklerinde kendirline inanılmaması,yalancılık ve hayal kurmakla suçlanmak,daha büyük cezalarla karşılaşmak,sosyal dışlanma, damgalanma, ana ve babasının boşanması, aileden birinin ceza evine girmesi ve ailenin dağılması gibi içinden çıkılamaz güçlüklerle karşı karşıyadır. Çocuğun istismarı dilendirmesi sadece bir başlangıçtır. Önemli olan sis dağıldıktan sonra çocuğun yetişkinler tarafından duygusal olarak desteklenip desteklenmeyeceğidir. Çocukların uğradıkları kötü muameleyi kendi yaşlarındaki bir arkadaşlarına söylemeyi tercih etmelerinin gerçek nedeni de budur.
İstismara uğrayan çocuk kendi içinde bağlılık ve güvenilmezlik, iyilik ve kötülük, koruma ve zarar verme, şevkat ve nefret, ait olma ve yalıtılmışlık, gibi çok yoğun ikilemli duygular yaşar. Bu ikilemli duygular o kadar yoğundur ki çocuk bu yükün altıda ezilir.
Her zaman çocuğa açıktan açığa istismarı dilendirmesi söylenmese bile üstü kapalı olarak bu mesaj kendisine bir şekilde iletilir. Çocuğun doğal olarak ebeveynlerine bağlılığı ve dolayısı ile onları koruma güdüsünü de buraya eklemek gerekir. Bazen de yıldırma tehdit ile istismarı kimseye söylememesi söylerse de bunun cezasını kendisinin çekeceği çocuğa iletilir. Zaten yaşadığı travma karşısında ezilen çocuğa saklamak zorunda bırakıldığı sır ikinci ağır bir yük daha yükler. Bu öyle bir yüktür ki çocuğun kendi benlik algısını ve kişiler arası ilişkilerini bozar. Çocuk neyin gerçek neyin gerçek dışı olduğunu bilemediği ve kestiremediği toz dumana karışmış bir dünyada yaşamak zorunda kalır. Çocuk doğal olarak kendi savunmak isterken çocuğun gelişimsel özellikleri çerçevesinde burada saymaya çalıştığımız çocukluğa özgü nedenlerden dolayı bütün silahları elinden alınmıştır. Çocuklar yetişkinlerin dünyasında gerçekten silahsızdır ve sanıldığı kadar güçsüzdür. Çocuğun güçsüzlüğü ve avunmasızlığı çocuğun istismar edilmesine yol açan önemli bir nedendir.
ANNE BABA ÇOCUK ETKİLEŞİMİNE İLİŞKİN NEDENLER
Çok yönlü olan çocuk istismarı nedenlerinden bir tanesi de olumsuz ana baba –çocuk etkileşimidir. Bebeğin yaşaması ve psikososyal gelişimi ve uyumu için temel bakımı veren kişilerle sağlıklı bir yakınlık kurmaya ihtiyacı vardır. Bebeklerin sağlıklı bağlanma örüntüsünü oluşturabilmelerinde temel bakını veren kişilerin çocuğa karşı davranışları belirleyicidir. Doğumdan sonra annenin hasta olması ,yatarak tedaviye gereksinim duyması bebeğin özürlü olması, doğum sonrası depresyon, psikoz, boşanma tek ebeveynli aile olma, kaygı ve kişilik bozuklukları, ailenin suça bulaşması ,babanın çocukların bakımında hiç sorumluluk almaması, madde bağımlılığı, ana babanın süreğen hastalığı veya sakatlığı ve en önemlisi de bozuk evlilik ilişkisi gibi nedenlerle ebeveynler çocukları ile sağlıklı ilişki kuramazlar. Ana babaları ile sağlıklı iletişimden yoksun kalan çocuklar sağlıklı bağlılık örüntüsü geliştiremez. Bu ebeveynler bebeklerinin verdiği sinyalleri görüp doğru tepkide bulunamaz ve böylece bebekte bağlanma problemleri ortaya çıkar.
İlk önceleri bebekler yakınlığı işaretlerle sağlarlar. Örneğin rahatsızlandıklarında ebeveynlerinin dikkatlerini çekmek için ağlarlar. Ayrıca yakınlık sağlamak için gülümseler, ebeveynlerine sıkıca sarılırlar yada sesler çıkarırlar. Bir bebeğin bu şekildeki bağlanma davranışlarının olası sonucu da güvenilir bir ilişkiye yakınlık temin etme ve emniyete olma hissidir. Bebekler genellikle tepkilerine ve sinyallerine duyarlı olan ve cevap veren ebeveynler ile etkileşimdeyken zevk ve haz duyarlar ve bunu gösterirler. Ayrıca bu bebekler içsel bir ağrıları yada rahatsızlıkları olduğunda , yabacı kişiler yada nesnelerle karşılaştıklarında yada kısa ayrılıklarda ebeveynleri tarafından kolayca teselli edilebilirler. Ancak ebeveynleri istismarcı olan bebeklerin ebeveynlerine karşı kaçıngan ya da direnen bir biçimde davranarak kaygılı bağlanma davranışları gösterirler. istismara uğramış çocukların ebeveynlerine kaygılı bir bağlanma geliştirdikleri, özellikle kaygılı ve kaçıngan bir bağlanma örüntüsü gösterdikleri bulunmuştur. Bu kaçınmanın ihtiyacı karşılamayan yada uygun şekilde karşılamayan bakıma karşı bir savunma yada uyum sağlama davranışı olduğu düşünülmektedir.(Mary J.Sanders ve Scot R.Brovn)
Bozuk ebeveyn–çocuk etkileşiminde ana baba çocukla çok az etkileşime girer. Etkileşimin niteliliği destekleyici değil eleştiricidir. Ödüllendirmeye değil cezalandırmaya yöneliktir. Bu çocuklar güven, teselli, desteklenme, duygularının işitilmesi, ebeveyn rehberliği sosyal ödüllendirme gibi destekleyici ebeveyn etkileşimlerinden yoksundurlar. Bu ihtiyaçları karşılanmayan çocuk davranışsal septomlar gösterir Ayrıca bu davranışsal sorunları nedeni ile de diğer çocuklara göre daha çok istismar riski taşırlar. Yetersiz ebeveyn ilgi ve desteğinden mahrum kalan çocuklar da bağlanma bozukluğu oluşur. Böylece istismara giden çok yönlü yolda zincire bir halka daha eklenmiş olur.
AİLE DİNAMİKLERİNE İLİŞKİN NEDENLER
Bizim klinik deneyimlerimiz çocuk istismarına giden yolda aile dinamiklerine ilişkin faktörlerin en önemli neden olduğu yönündedir. İstismar hemen hemen her toplumsal ekonomik düzeydeki ailelerde görülmesine rağmen genellikle sosyo ekonomik durumu iyi olmayan ailelerde daha çok görülür. Çünkü finansal sorunlar ailelerde çok yönlü sorunların oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Düşük gelir düzeyi tek başına belirleyici olmak tan ziyade stres ,yaşan düzensizliği kalabalık ve karışık aile ortamı gibi nedenlerle ebeveynlerin baş etme kapasitelerini zorlayarak istismarı tetikleyebilir. Ancak çocuk ihmali ailenin ailenin sosyo ekonomik düzeyi ile doğrudan ilgilidir.
Çocuğa yönelik istismar genellikle ailenin yaşadığı bir kriz dönemi ile eş zamanlı olarak gerçekleşir. Denilebilir ki stresin olumsuz etkileri ailenin sahip olduğu sosyal destekleri aştığında çocuğa yönelik istismar gündeme gelir. Boşanma, işsizlik, babanın ani iş kaybı, ebeveynlerden birinin ani suça bulaşması, tek ebeveynli aile olma ,ebeveynlerden birinin veya her ikisinin birden kaybedilmesi, çocuk anneler (18yaşın altında anne olanlar),fiziksel yada ruhsal hastalık, ergen ebeveyn çatışması, aile bireylerinden birinin ölmesi veya birinin intihar girişimi, madde bağımlılığı, akıl hastalığı ,depresyon, kişilik bozuklukları, parçalanmış aile, ebeveynlerden birinin veya her ikisinin birden uzun süre dışarıda çalışması evde sıklıkla yabancıların bulunması, eve sık sık ziyaretçilerin gelmesi veya aileye yeni birinin katılması gibi aile yaşam olayları az veya çok aile krizine yol açar. Bu kriz ortamı ailede kontrol eksikliğine bağlı olarak kaotik bir yapının oluşmasına neden olduğu gibi ebeveynlerin baş etme kapasitelerini de olumsuz yönde etkiler. Çocuk istismarına aile dinamikleri açısından baktığımızda bütün bunların yanı sıra birleştirici temel örüntünün sağlıklı çift ilişkisi olduğunu söylemek mümkündür.
İşlev bozukluğu olan ailelerde en çok duygusal istismar görülür. Bu ailelerde sistemin dışına çıkma farklı davranma, ailenin istediği katı rolden vaz geçme bireyselleşme, farlılaşma çabaları ve girişimleri reddedilme ile karşılanır. Çocuk bunu yaptığında kendinin suçlu hisseder.bu suçluluk aile sistemindeki bir bozukluğun belirtisidir. Sağlıklı ailelerde aile birey için vardır. İşlev bozukluğu olan ailelerde birey aile için vardır. İç içe geçmiş sınırları bulanıklaşmış ailelerde çocuklar doğal duygularını bastırmaya utanç duymaya ve suçlu hissetmeye davet edilir. Bunların hepsi duygusal istismar tipine girer. İstismarcı ailelerde roller birbirine karışmış bazen de tersine dönmüştür. Ebeveynler çocuğun bakım ve gözetimini üstlenecekleri yerde çocuklarından kendilerine bakmalarını isterler.
Fiziksel şiddet gören çocuklar aile içi şiddetin hüküm sürdüğü ailelerin çocuklarıdır. Bu ailelerde anneler eşlerinden şiddet görür. Eşinden şiddet gören anne aynı şekilde çocuğuna şiddet uygular. Kaldı ki çocuğa fiziksel şiddet uygulanmasa bile annesine şiddet uygulandığına tanık olması çocuğun istismar edildiği anlamına gelir.
Ben fiziksel ve cinsel istismarın her istismar tipini içinde barındırdığına inanırım. Çocuğun istismar edilebilmesi için öncelikle istismarcının içsel dünyasında çocuğun terk edilmiş olması gerekir. Çocuğa yönelik her çeşit istismar çocuğun ebeveynlerinin kafasında terk edilmesi zeminine oturur. Fiziksel yada cinsel istismara uğrayan çocu mutlaka ihmal ve duygusal istismar da görüyordur. Hatta önce ihmal sonra duygusal istismar bunun arakasından fiziksel veya cinsel istismar gelir. Ayrıca fiziksel veya cinsel istismarın ihmal ve duygusal istismarı içinde barındırdığı kendiliğinden menkuldür. Genellikle ailede herhangi bir istismar tipinin varlığı diğerlerinin varlığına da işaret edebilir.
Aile dinamikleri ile en çok ilişkili olan istismar tipi cinsel istismar ve bunun içindede ensest ilişkidir. Ensest ilişki olan ailelerde anne, hem eş olarak hem anne olarak ve kişi olarak rollerini yerine getirememektedir. Bu üç rolde de eş zamanlı olarak kaymışlık çarpılmışlık ve yer değiştirmişlik dolayısı ile işlevsizlik söz konusudur. Ensest ilişki daha çok işlevsiz ailelerde görülür. İşlevsiz ailelerde yaş ve cinsiyete dayalı roller yerine getirilemez. Sınırlar birbirine karışmıştır. Kız çocukları annenin yapması gereken ev işlerini yapar.Anne ile kızın rolleri yer değiştirmiştir Babasından cinsel taciz gören 14 yaşındaki bir danışanımın annesi “kızım benim her şeyimdi o sanki benin arkamda küçük bir anne gibiydi” diyerek aslında bu durumu çok güzel ifade etmiştir. Bu ailelerde baba cinsel yaşamında dışlanmış ve engellenmiştir. Baba kız çocuğu ile diğerlerini dışta bırakan bir koalisyon oluşturur.Ensest ilişki olan ailelerde genellikle anne istismarcıya hem ekonomik olarak hem duygusal olarak bağımlıdır. Genellikle annenin olan biteni görmezden gelmesi bağımlılığı yada kendisinin de istismar görmesi zeminine dayanır. Bu ailelerde çocuğun kendi cinsinden ebeveyn ile ilişkisi iyi değildir.
Ensestiyöz aile, evrensel olarak aile fonksiyonunda bozukluk olan karışık aile olarak tarif edilir. Bu ailelerde tipik bazı özellikler görülmüşse de oldukça geniş aile psikopatolojisi olduğu kabul edilmektedir. Sıklıkla katı,ataerkil bir yapıya sahip olduğu babanın dominant konumda olduğu tarif edilir. Ebeveynler genellikle çocukluk cağında yoksunluk yaşayan kişiler olup evlilik ilişkisi bağımlılık ihtiyaçlarını tatmin edici değildir. Aile sistemi kapalı olup yabancılar şüphe ile karşılanır. Bazı babalar şiddet kullanırken diğerleri kullanmaz. Ancak bu şemanın aksi de bildirilmiştir. Annenin buyurgan olduğu babanın sadece ensestiyöz ilişkide kendini kuvvetli hissettiği ailelerde bildirilmektedir. Genellikle evlilik ilişkilerinde sorunlar vardır. Bazı babalarda kuvvetli pedofililik yön vardır. Sosyal izalasyon sıklıkla görülmektedir. Rol konfüzyonu olan ailelerde anne kendi evlilik ve kadınlık rolünü kızına devretmiştir. Çocuk için yakınlık ve duygusallığın tek kaynağı isestiyöz ilişki olabilir. Baba kızını yedek eş olarak kullanabilir ve çocuğunu hem duygusal hem cinsel doyum kaynağı olarak görür.alkol kötü kullanımı sıklıkla görülür. Alkolün cinsel istismarcının inhibasyonunu gevşeten bir etkiye sahip olduğu görülmektedir. Fiziksel ve psikolojik sınırlarda bulanıklık görülür. Dış dünya ile katı sınırları olan ailenin kendi içinde sınırlarda iç içe geçmişlik görülür.Bu ailelerde en sık kullanılan savunma mekanizması inkardır.Baba inkar ile insesti “ cinsel eğitim” olarak kullanır. Anne insestin bulgularını görmezden gelerek eşi ile ilişkilerini bozmamayı tercih eder. Çocuk inkar ve duygu dışa vurumu kısıtlamasını çeşitli nedenlerden dolayı kullanır. Bu çocuğu utanma ve suçluluktan korur, babanın sucunun örtülmesini sağlar ve ailenin zarar görmemesini sağlar.(Tüzün,2000)
SOSYAL NEDENLER
Çocuk istismarının tamamen toplumsal etkenlerle ilgili olduğunu benimseyen yazarlar olduğu gibi toplumsal etmenlerin sanıldığı kadar hakim rolü oynamadığını benimseyenler de vardır.
Sosyal hizmet öğretisinin pratik deneyimi toplumsal etmenlerin çocuk istismarına zemin hazırladığı yönündedir. Toplumsal etmenler bazı durumlarda doğrudan çocuk istismarına neden olabileceği gibi bazı durumlarda başlatıcı,s ürdürücü, tetikleyici ve zemin hazırlayıcı olabilir. Örneğin fakirlik çocuk ihmalinde rol oynayan toplumsal bir nedendir. Düşük sosyo ekomomik düzey ebeveynlerin eğitimsizliğini, çok çocuklu aile olmayı, yetersiz yaşam koşullarını dolayısı ile özürlülüğü; ailenin konuçlandığı yakın sosyal çevre nedeni ile yetersiz eğitim şartlar ve yetersiz sosyal destek almayı içinde barındırır. Toplumsal konuma bağlı bu nedenler ebeveynlere fazladan bir yük bindirip baş etme kapasitelerini sınırlayıp zorlayarak bir şekilde çocuğun ihmal edilmesine neden olabilir. Dini, ahlaki, enik köken , çocuk disiplini ve sosyal izolasyon ile ilgili sosyal kültürel özellikler çocuk istismarına yatkınlığı arttırabilir.
Bizim kültürümüzde” ananın babanın vurduğu yerde gül biter” Öz değişi çocuk disiplini ile ilgili kültürel nedenlere güzel bir örnektir ve bize göre fiziksel istismara zemin hazırlar. Dayak atılan yerde asla gül bitmez .Buna karşın dayak yiyen çocuğun yüreğinde utanç, özgüven eksiliği, suçluluk ve diğer insanlara güvensizliğin biteceği kesindir.Şiddetin hiçbir açıklaması yoktur. Her türlü şiddet çaresizliğin ve yersizliğin dışa vurulmasından başka bir şey değildir.
İstismarın gizli tutulması diğer bir toplumsal nedendir. Ülkemizde istismarın özelliklede cinsel istismarın söze dökülmemesi üzerinde anlaşılmış olup bu konu adeta toplumsal bir tabu haline getirilmiştir Bu konu söz konusu olduğu zaman herkes birden bire kör, sağır ve dilsiz oluverir.Ancak bu konuşmama ve dolayısı ile yok sayma tabusu istismarı engellemez. Tam tersine cinsel istismara zemin hazırlar. Çünkü istismarın gizli tutulması sorunun çözümünün de engeller.
Tıbbı görevlilerin, polisin, jandarmanın, bu konudaki özensiz davranışları kadınların ve çocukların sessiz kalmasına neden olur. Kadılara ve çocuklara bu konudaki kaba ve özensiz davranış onları susturmayı güvence altına alır. Kadına ve çocuğa yönelik istismar ,kadın ve çocukların erkeklerden daha aşağı bir konumda olduğu şeklindeki kökleri çok eskiye dayanan ancak yeni, yeni sorgulanmaya başlanan tarihsel inançtan beslenir. İstismar bir tarafı ile ataerkil ailede kadına yüklenen utanç ve suçluluk duygusu ile yakından ilgilidir. Ataerkil düzen istismarın saklı tutulmasını buyurur. Bu buyurma kadıların ve çocukların dünyasında açıklamak ve saklamak arasında bir gerilim oluşturarak ruhsal ve sosyal sağlıklarını bozar. Ayrıca sağlık görevlilerinin polisin, jandarmanın, mahkemeler diğer toplumsal kurumlar ve akraba çevresinin bu konuda göstereceği belirsizlik istismarın gizli tutulmasını besler.
Kadının istismar edilmesi çocuk istismarının diğer bir toplumsal nedenidir. Bu konuda yapılan araştırmaların hemen hepsi sağlıklı anne çocuk ilişkisinin çocuğu istismardan korumada en önemli etken olduğu görüşü üzerinde birleşmektedir. İstismar gören çocukların annelerinin genellikle çocukluklarında istismar gördükleri ve halende görmekte oldukları şeklinde araştırma bulguları vardır. Hali hazırda istismar gören annenin çocuğunu koruma yeterliliğinin de elinden alınmış olduğunu söylemeye gerek yoktur. Yasaların istismar suçlularını cezalandırmada etkin olarak uygulanmamasını da diğer bir toplumsal neden olarak buraya eklemek gerekir.
Feminist istismar kuramcıları çocuğa yönelmiş cinsel davranışlara göz yuman sosyal ve kültürel unsurların ket vurmaları zayıflattığını belirterek cinsel istismarın bir nedeni olarak ele alırlar. Ayrıca toplumda geçerli olan cinsel normların etkili olabileceğini söyleyen yazarlar da vardır. Bu yazarlar masturbasyonun ve evlilik dışı ilişkinin yasak olduğu toplumlarda erişkinin çocuğa yönelebileceğinin söylemektedirler.
Shu. Güldane KAVGACI
Aile ve Evlilik Danışmanı & Cinsel Danışman
KAYNAKLAR
1-Topcu ,Sedat,”.Çocukların Ve Gençlerin cinsel istismarı”, .Doruk yayınları.,1997
2-Polat,Oğuz ,”.Çocuk Ve Şiddet”,.Der yayınları,2001
3-Taneli S, Albayrak C,Sivrioğlu y (1999) Ben Hasta Değilim.Nobel Tıp Kitap Evleri. S :531-540
4-Tüzün,.Ümran ,(2002)” Çocuk İstismarı”,Çocuk Ve Ergen Pisikiyatrisi,İstanbul, S.193-203
5-Mary J.,Sanders Ve Scott R.Brovn(2007)” Çocuk İstismarı”,Okul Öncesi Çocukların Tterapisi,S .