,
PSİKOTİK VAKALARDA DESTEKLEYİCİ PSİKOTERAPİ VE PSİKOLOĞUN ROLÜ
Psikotik bozukluklar da tedavi, hastalığın akut döneminde hastaneye yatış, ilaç tedavisi ve destekleyici psikoterapiden oluşur. Psikoz, hasta ve hastanın ailesini duygusal, sosyal ve kişiler arası ilişkiler bakımından en çok etkileyen ağır ruhsal hastalıklardan biridir. Psikotik bozukluklarda hastada duygusal, bilişsel ve davranışsal yönlerden işlevsellikte bozulma olduğundan hastanın topluma ve ailesine uyumu bozulur.
Psikotik hastaların sağaltımında en önemli tedavi edici bileşen ilaçla tedavi olsa da bu hasta ve ailesinin psiko-sosyal tedavilere ihtiyaç duymadığı anlamına gelmez. Günümüzde psikotik hastalıkların tedavisinde akut dönem atlatıldıktan sonra ilaç tedavisi ile destekleyici psikoterapinin birlikte kullanımının tedavi başarısını artırdığı ve nüksetmeyi azalttığı üzerinde durulmaktadır.
Psikotik bozukluklarda antipsikotik ilaçlar tedavinin özünü oluştursa da ilaç tedavisinin yanı sıra diğer psiko-sosyal tedavilerde kullanılmaktadır.
Destekleyici psikoterapi psikotik vakalarda en çok kullanılan psikoterapi türüdür. Destekleyici psikoterapi ilaç tedavisine uyumu arttırmanın yanı sıra, hastalara ve ailesine psiko-sosyal destek sağlamayı, bağımsız yaşama becerilerini geliştirmeyi, kişiler arası ilişkiler ve mesleki işlevselliği artırmayı ve aile üyelerine psiko eğitim ve destek sağlamayı amaçlar.
Destekleyici psikoterapide içgörü geliştirmeden ziyade hastanın egosunun güçlendirilmesi ve uyum kapasitesinin artırılması amaçlanır. Destekleyici psikoterapi psikotik semptomlar gösteren ego işlevleri zayıf, içgörüsü olmayan ve bilişsel işlevlerini de yitirmiş olan hastalarda özellikle tercih edilen tedavi müdahalelerinden biridir. Dolayısıyla kronik psikotik hastalıklarda uzun süre kullanılan psikoterapi türüdür.
Destekleyici psikoterapi de bilişsel davranışçı terapi, aile terapisi, uğraşı terapisi, sosyal beceri eğitimi ve psiko eğitim tekniklerinden faydalanılır.
(Köroğlu, 2010) şizofreni hastalıklarında iyileşmeyi bir süreç olarak kavramlaştırmaktadır. “Şizofreni hastalığı için iyileşme tek başına bir sonuç olmaktan çok bir süreç olarak görülmektedir. Diğer bir deyişle belirtisiz dönemlerin uzatılması, iş ya da okul yaşamının sürdürülmesi, kendine yeter biçimde yaşayabilmesi ve ilişkilerini sürdürebilmesi istendik durumlardır. “ (Köroğlu, 2010, S.8)
Psikotik bozuklukları tedavisinde hastanın sosyal ilişkiler ve mesleki açıdan yeniden uyumlandırılarak topluma kazandırılması açısından destekleyici psikoterapinin yeri çok önemlidir. “ Psikotik hastalıklar pek çok yönden Işlevsel bozulmaya neden olduğundan tedavinin psiko-sosyal yönünü ihmal etmek hasta ve ailesinin yükünü artırmakta ve işlev sorunlarına neden olmaktadır.” (Kring, jonshon, Davinson ve Neale, 2017) “Şizofreni hastanın içinde bulunduğu toplumsal çevreyi değişik derecelerde sarsmaktadır. Böyle bir hastalığın psiko-sosyal sağaltım yöntemlerinin ve olanaklarının ele alınması zorunludur. “ (Öztürk, 2002, S280)
Psikotik bozukluklar tedavisinde kullanılan destekleyici psikoterapi sosyal beceri eğitimi, iletişim becerileri, kendine bakım becerileri, sorun çözme becerileri, ilaç tedavisine uyum becerileri ve hastalığın semptomları ile baş etme becerilerini kapsar.
Destekleyici psikoterapi hastalık hakkında hastanın ve ailesinin eğitimi, hastalığı uyum, ilaç tedavisine uyum, ailesi ile ilişkilerini güçlendirme, hastalığı kabul ve belirtilerle baş etme becerilerinin geliştirilmesi gibi müdahaleleri kapsar. Müzik resim yapma gibi uğraşı tedavileri de destekleyici psikoterapinin bileşenlerinden biridir.
Destekleyici psikoterapi seanslarında psikotik hastalıkların özelliklerin hastayı ve aileyi nasıl etkilediği;iş, okul, aile bağlamında sosyal işlevselliklerde kademeli olarak yeniden uyum sağlama çalışmalarının yapılması tedaviye olumlu yönde etkiler ve nüks etmeyi azaltır.
“ Hastalar taburcu olduktan sonra desteksiz kaldıklarında şizofreni hastalarının %70, 80’ni tekrar hastalanarak geri dönüyor. Bu nedenle psikotik hastalıkların rehabilitasyonu ve yeniden uyumlandırılması tedavinin en önemli parçasıdır.” (Yıldız,1999, S.121) Psikotik vakaların tedavisinde hastane sonrası psiko-sosyal tedavilerle hastanın desteklenmeye devamı tedavinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. “Akut dönem yatıştıktan sonra sağaltıma son verilmemelidir. İlaçlar, ruhsal sağaltım ve uyumlandırma( rehabitilasyon) yöntemleriyle hastanın yıllarca izlenmesi gerekir. Öncelikle ilaçlarla ve psikoterapi ile birlikte uzun süre izlenen hastalarda daha iyi sonuç alınabilmektedir” (Öztürk, 2002, S 260…)
Son yıllarda psikolojik bozuklukların tedavisinde bilişsel onarım terapileri üzerinde durulmaktadır. Şizofreni hastası bireylerin düşüncelerini değiştirmek için yakın dönemdeki çalışmalar umut vericidir. Bellek, dikkat ve problem çözme alanlarında etkili olan bilişsel onarım terapisi günlük işlevsellikte iyileşme ile alakalandırılmaktadır.(Kring, vd., 2017, S.281)
Psikotik hastalıkların sağaltımında aile terapisinin kıymeti kendiliğinden menkuldür. Hastanın en iyi destek sistemi eninde sonunda yine kendi ailesidir. Hastane tedavisinin sona ermesinden sonra hastanın döneceği yer orijin ailesidir. Bu nedenle psikotik vakalarda hastayı ve hastalığı aile sistemi bağlamında ele alan aile psikoterapisi çok önemli destekleyici psikoterapi seçeneğidir.
Aile terapisi oturumlarında hastalığın tıbbi yönünü açıklamak, belirtiler ve ataklar konusunda bilgi vermek, hastalıkla başa çıkma ve iletişim geliştirme konusunda aile ile çalışmak hasta ve ailesini rahatlatır. Yalnız olmadıklarını anlarlar ve başlarına gelen durum karşısında kontrol sahibi olduklarını hissetmeye başlarlar.
Şizofreni hastalarında nüksetme ile yüksek duygu dışa vurumu olan aileler arasında bağlantı kuran çalışmalar klinisyenleri aile müdahaleleri geliştirmeye yöneltir. Burada amaç duygu dışa vurumunun merkezi olan hasta akraba ilişkilerini değiştirerek şizofrenideki nüksetmeyi azaltmaktır. (Butcher, Mineko & Hooley, 2013, S.911) İlgili kaynaklar şizofreni hastasının ailelerinini, hastadan beklentilerinin yüksek ve eleştirel davrandıklarını vurgulamaktadır.
Aile terapisi suçluluk duygularının dışarı çıkması, duygusal bağı ve yakınlığı güçlendirme, hastaya olumlu yaklaşım, destek verme, beklentileri makul düzeye çekme, aile içi sınırların netleştirilmesi ve aile işlevselliğini sağlamada ailelere yardımcı olur. Düzenli olarak yürütülen aile eğitimi hasta ve ailesi arasındaki gerilimi azaltır. Bozulan aile dinamiklerini dengeler.
Destekleyici psikoterapide uygulanan teknik ve yöntem ne olursa olsun asıl tedavi edici bileşen psikoterapistin hasta ile kurduğu ilişkinin kendisidir
Shu. Güldane KAVGACI
Aile Ve Evlilik Terapistiı & Cinsel Terapist
Kaynakca
Butcher, N. J., Mineka S. & Hooley, J. M. (2013). Anormal psikoloji. (1.Basım). (Çev. O. Gündüz). İstanbul: Kaknüs Yayınları.
Köroğlu, E.(2010). Umut kapısı psikiyatri. Ankara: HYB
Kring, A. M., Johnson, S.L., Davison, G., Neale, J., (2017). Anormal Psikolojisi. (Çev Ed. Muzaffer. Şahin).Ankara:Nobel
Öztürk, M.O.(2002). Ruh sağlığı ve bozuklukları. Ankara: Nobel
Yıldız, M.(1999). Şizofreni hatalığını anlamak ve onunla yaşamayı öğrenmek. Ankara:HYB